Orucumu babama sattım para kazandım

yazar:

kategori:

Her Türk tüccar doğuyor olsa gerek. Ya da ben galiba öyle doğdum. Sanırım o kış 7 yaşındaydım. Demek ki bundan 22-23 sene öncesi. Ramazan ayı kışa denk gelmişti ve güneş erkenden batıyordu. Siz deyin akşam 5’te ben diyeyim 6’da. Ama yine de çocuğuz, ilk orucumuzu tutuyoruz ve vakit geçmiyor da geçmiyor.

Salondaki saat ağır çekimde ilerliyor, güneş bel verdi batacak ama bir türlü batmıyor.

Babama gittim; “baba ben susadım” dedim.

İftara kalmış 1 saat ve babam bir izin verse ben topu da ezanı da beklemeden o dakika orucumu açabilecek durumdayım.

Babam bana gülümseyen bir yüzle baktı ve elini cebine attı. Bir kağıt para çıkardı. Şimdi aradan vakit geçmiş olduğundan pek hatırlayamıyorum ama elinde salladığı para ya 10 ya 20 Liraydı.

“Gel bakalım yanıma” dedi.

Yanına gittim; elini başıma koydu ve beni o an şaşırtan bir öneride bulundu:

“Bu parayla senden orucunu satın almak istiyorum; bana satar mısın?” diye sordu.

Şaşırmıştım. “Baba oruç satılır mı?” diye sordum.

“Tutarsan satılır; ama tutmazsan ortada oruç moruç olmayacağı için satacak bir şeyin de olmaz” dedi.

Sonra da ekledi; “Şimdi git istersen su iç; yani aslında bu paranın üstüne su iç; istersen de 45 dakika daha sabret ve bana o orucunu sat, para kazan.”

Ticarete atılacağım daha o yaşlardan belliydi sanırım. Hmm. Su mu içmeliydim yoksa o parayı mı kazanmalıydım?

Sonunda biraz daha beklemeye karar verdim. Son dakikalar uzun gelmişti, oyun oynarken vın diye geçen saat, oruç tutarken ittir kaktı geçmiyor, ama ben ilk ürünümü babama satarak o akşam ilk paramı kazanmıştım.

O para benim kendi alın terimle kazandığım ilk paraydı ve o akşam yastığımın altına koyarak dünyanın en mutlu uykusunu uyudum.

Aradan on yıllar geçtikten sonra babamın keskin zekasını şimdi takdir edebiliyorum. Hem bana sevap kazandırmış, hem de alın teriyle para kazanmanın ne kadar güzel olduğunu öğretmişti.

Nur içinde yatsın.

(Zekeriya Yıldız)