İçimdeki gezgin ruhu fark edişim lise yıllarıma dayanır. Gezmek istiyorum, istiyorum ama param yok. Tek amacım gezerken karnımı doyurabilecek kadar para kazanmak. İnternetten blogları forumları inceleyip acaba ne yapabilirim diye kafa patlatırken, neden müzik yapmıyorum dedim. Gitar çalıyorum ama hani ancak kendime kadar desem doğru olur. Yani kendi kendime bir şeyler tıngırdatabiliyorum, hatta güzel tınılar da yakalamıyorum değil, dinleyen de seviyor mudur bilmem ama bana hoş gelen müzikler yapabiliyorum; ama repertuarım yok. Telefondan akor bulup çalıyorum. Akor siteleri var; mesela Hotel California’yı çalacaksınız; akorlarını yazıyor; akorların hangi notalara denk geldiğini de bulunca gayet dinlenesi bir şeyler çıkıyor ortaya. Ama iş bir şarkıyla olmaz tabii ki; belli bir ön çalışma gerekiyor. Yörelere has ve popüler olan birkaç şarkı hazırlayıp ezberledim. Yola çıkmanın vakti geldi gelmesine ama ne çadır ne tulum ne mat hiçbiri yok. 1 ay boyunca sabit bir yerde gitar çalıp şarkı söyledim, artık esnaf benden bıkma eşiğine gelmeden (belki de gelmiştir de söylememişlerdir o ayrı konu) ihtiyaçlarımı kısmen toplamayı başardım. Kamp malzemelerini böylece aldım, ama ulaşımı da parayla yapamazdım; otostop fikri yardıma yetişti. Bu arada planlama da çok önemliydi; ilk otostopumu mutlaka gezip para kazanabileceğim bir yere yapmalıydım. Bu şartlar altında Avşa Adası’na vardım ve sokakta çalma planımı devreye soktum. Evet, işledi. Tabii ki bu ilk gittiğim yerde umduğumdan çok para kazanınca özgüvenim beni bundan böyle esir tutma diye haykırdı. O gündür bu gündür yollardayım dostlar.
(U. Özdemir)